Kategoriler
Hikaye

Çorumlu

Uyandığında çakıllı bir yolda sarsılarak ilerleyen bir kamyonun ön koltuğundaydı. Biraz daha kendine geldiğinde yavaşça şoför koltuğundaki adama baktı. Tanımıyordu.

“Uyandın mı dayı?” diye seslendi adam. Keyfi yerinde gibiydi. “Nasılsın, iyi misin?” diye devam etti.

“Sen kimsin? Beni nereye götürüyorsun?” diye sordu adama. “İsmim Eyüp. Seni köye dönüş yolunda kenarda baygın yatarken buldum. Şimdi köydeki doktora götürüyorum. Telaşlanma, kötü biri değilim.” dedi adam, ve devam etti: “Sen iyice kendine gelene kadar sana bir hikaye anlatayım da, yol daha kolay geçsin, biraz daha vakit var.”

“Ben ne yaşıyorum lan” diye geçirdi içinden, hiçbir şey hatırlamıyordu. “Olur” dedi, sessizce.

Kategoriler
Hikaye

Zamanı Durdur A.Ş.

Sonunda sıra ona gelmişti! Aylardır beklediği güzel haberi ona bir telefon bildirimi ulaştırmıştı: “Artık zamanı durdurabilirsiniz! Randevunuz yarın 10:00’da.”

Eşi bu habere hem sevinmiş, hem de yıllarca ayrı kalacakları için biraz üzülmüştü. Evleneli dört yılı geride bırakmışlardı ama ikisi de çalıştıkları halde maddi sıkıntılarına bir türlü son verememişlerdi. Sonunda sıkıntılı günler geride kalacaktı. Zaman Umut için duracaktı, dünya için akmaya devam ederken ve o bu sırada dünyaya daha güçlü bir şekilde dönmek için çalışacaktı.

Kategoriler
Hikaye

Sallanan Sandalye

Bilmem ki nereden başlamalı anlatmaya? Çok da uzaktan değil, aslında yakın bir yerlerden geliyor sesim. Yılların gıcırdattığı şu sallanan sandalyenin arka ayağından sesleniyorum. Nereden geldiğimi, miladımı sorarsanız cevaplayamam. Zira; pek anımsayamıyorum o zamanları. Salonun en güzel köşesine kurulduğum vakti hesaba dökmeye kalkarsak, demirbaş sözü bile hafif kalır. Tabir-i caizse bu evin köşe başıyım ben.

Kategoriler
Hikaye

Parana Yazık

Güneşi ensemde iyiden iyiye hissetmeye başladığımda anlamıştım, şehre otostopla gitmenin pek de parlak bir fikir olmadığını. Bu durumu fark etmek için geç kalmış olsam da elimdeki dosyayla başımı gölgede tutmayı akıl edebilmiştim. Köyün muhtarı sokmuştu aklıma bu otostop işini. “Parana yazık hocam, çıkıver köyün girişine. Ora kestirme ya, kamyon pek çok geçer. Atıverirler seni de şehre.”

Kategoriler
Hikaye

Taş Ötüyor

Bugün adamın birini sana benzettim. Benzetmek ne kelime, peşine bile takıldım. Arkadan aynı sana benziyordu. Ensesi kat kattı, boynuna doğru kızarmış. Saçları kısaydı, tıraş olmuştur dedim. Seyrek, kıvırcık, üç numara… Ayaklarını da dışa dışa basıyordu senin gibi.

Kategoriler
Hikaye

Gazeferi Uçarak İnen Çocuk

Dedem yine sallanan sandelyesine kurulmuş, en sevdiği kitap olan Puslu Kıtalar Atlası’nı kim bilir kaçıncı kez okuyordu. Biyolojik saati onu uyarmış olacak saatine baktı ve sonra başını kaldırıp bana baktı. Tatlı tatlı gürümsedi. Vakit gelmiş, ha, dedi. Eveeeet, dedim ve koşarak abimi çağırmaya gittim. Döndüğümde dedem armut koltuklarımızı karşısına dizmiş, sandalyesine geri dönüyordu. Hemen yerlerimize geçip, ellerimizi çenemize dayayıp, onu dinlemeye koyulduk. Güzel dedem, güzel güzel anlatmaya başladı.

Kategoriler
Hikaye

Tahtadan Canlar

Ellerim, ayaklarım hareketsiz; başımsa öne düşmüş. Usta bıçak darbelerinden var olmuşum, tahtanın sertliğine kafa tutan elmacık kemiklerim, küt burnum zımparaların eseri. Kelamsız dudaklarımda  belli belirsiz bir gülümseme… Derince oyulmuş çukurluklara yerleştirilmiş uyku bilmeyen gözlerim… Dümdüz alnım, olmayan kaşlarım, kirpiklerim donuk yüz ifademin son parçaları.

Kategoriler
Hikaye

Düşünseli

“Oğlum daha hızlı koşun lan!”

“Arkaya baktınız mı? Adam geliyor mu?”

“Saçmalama oğlum! Sakın arkanıza bakmayın, koşun, koşun, yakalanmayın!”

“Hohahaha!”

Umut, bu kargaşaya anlam verememiş halde, telaşla arkadaşlarına yetişmeye çalışıyordu. Az önce arkadaşları bir bakkala girmişti, Umut ve Muhammet dışarıda beklemişlerdi. Bir şeyler alıp çıkacaklardı, herhalde.

Kategoriler
Hikaye

Bırak Artık, Hayal Bunlar!

Hayal dediğim şey bu mu? Ucundan tutunup gittiğim sen misin? Rüzgarının içinde ayaklarımı yere değdirmeye gerek bile duymadan, gözlerimi kapayıp savrulduğum…

Kategoriler
Hikaye

Aynı

Hasta olmadığı halde sağlık ocağına gitti Orhan. Dört kişilik kuyruk. Genelde bir-iki kişi olurdu bekleyen ama özellikle dikkat etmişti yıllardır; en fazla dört kişilik kuyruk olurdu. Tabelasında “5 hasta ya da daha az” yazdığını hayal etti, birkaç yıl önce gördüğü yabancı bir filmin posterindeki gibi. Gülümsedi bir an, sonra geçti.